MevcutBilgim
  Arkeolojik Terimler
 
AKÇE : Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan II.Mahmut dönemine kadar kullanılan gümüş paranın adıdı.

AKROPOLİS : İlkçağda Yunanistan'da ve Anadolu'da yüksek yerlerde kurulan, çevresi sağlam surlarla kuşatılmış, içinde saray, tapınak ve askeri garnizon bulunan kent.

ARKEOLOJİ : (Eskinin Bilimi) Tarih öncesinden ve ilk çağdan kalma insan yapısı, küçük - büyük her türlü eseri bulup ortaya çıkaran, onları sanatsal ve tarihsel olarak inceleyen, tasnifleyen ve tarih bilmine yardımcı olan bir bilimdir.

ARŞIN : Eski bir uzunluk ölçüsü birimi olup, 68 cm. uzunluğundadır. 1 Nisan 1931 tarihinde çıkarılan bir yasa ile kullanımdan kaldırılmış ve metrik sisteme geçilmiştir. 

BAKIRÇAĞI : Tunç Çağından önce, Cilalı Taş Devrinden sonrataş ve seramiğin yanı sıra alet ve avadanlık yapımında bakırında kullanıldığı dönemdir. Tarihsel anlamda ilk olarak M.Ö. 10.000 - M.Ö. 7.000 yılları arasında yaşanmıştır.

ÇEŞNİCİ : Basılacak altın ve gümüş paranın ayarını tutturan ve konrtol eden kişiye verilen addır.

ÇEYREK : Farsça Çehar ( 4 ) ve Yek ( 1 ) kelimelerinden Türkçeye geçmiş ve dörtte bir anlamında kullanılan terimdir.

ÇİL AKÇE : Ayarı tam olarak tutan ve yeni basılmış, yıpranmamış para.

DARPHANE : Madeni para, madalya ve mühürlerin basıldığı yerdir.

DARPHANE-İ AMİRE : Osmanlı Devlet darphanesinin resmiyetteki adıdır.

DAVUD YILDIZI :  (Mühr-ü Süleyman) Ters iki üçgenden oluşan yıldız. Bu motif Osmanlının ilk sikkelerinde ve  son dönem banknotların filigranlarında kullanılmıştır.

DEMİR ÇAĞI : İnsanlığın gelişim sürecinde araç, gerek, silah ve aletlerle avadanlıkların yapımında demirin kullanıldığıdönemdir. Ergime derecesinin yüksek olması, biçim verme ve arıtmanın zor olması nedeniyle en son başlayan çağdır. M.Ö. 2700 yıllarından kalma Sümer mezarlarında demirlere rastlanmasına rağmen Demir Çağı M.Ö. 1200 yıllarında başlatılır. Frigler demir kullanımını yaygınlaştırmıştır.
 
DERBENT : İki dağ arasında boğaz özelliğine sahip geçit yeridir. Osmanlı Devletinde bu özelliğe sahip yerlerde özellikle ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak amacıyla buralara karakollar veya kaleler yapmıştır.

DERSAADET : İstanbulun diğer adıdır.

DİNAR : İlk İslam devletlerindeki altın paralara verilen addır. Latince "denarius" kelimesinden türetilmiştir.

DİRHEM : Bir okkanın dörtyüzde birine tekabul eden Arap-İslam ağırlık ölçü birimidir.

DOLMEN : Tarih öncesi devirlerden Cilalı Taş Devri'nde çok sık yapılan ve mezar olduğu sanılan taş anıttır. Bu anıt iki tanesi karşılıklı dikili olan taşların üzerine üçüncü taşın yerleştirilmesi ile oluşmaktadır. Mısır ve Roma' da çok görülür. Bu dikili taşlardan güneşe göre yön bulmak için de faydalanılırdı.

DUKA / DÜKA ALTINI : Osmalı altınına eşdeğer kıymettedir. Venedik veya Floransa Altını da denmektedir.

ELEKTRUM : Altının %40 ve Gümüşün %60 oranında karışımı olan alaşımdır. İlkçağ'da Lidyalılar (M.Ö. 676-M.Ö. 546) bu alaşımla M.Ö. 640 yılında gerçek anlamda tarihin ilk parasını yaptılar. Böylece ticaretin gelişmesini sağladılar. Bu paralar bakla biçiminde olup, eşit ağırlıkta ve eşit değerdedirler.

EPİGRAFYA : Taş, metal ve seramik gibi kalıcı maddeler üzerine, İlkçağ Yunan veya Latin dilleri ile yazılan yazıları inceleyen bilim dalıdır. Bu bilim dalı paralar üzerindeki yazıları ilgi alanı dışında tutarken, çalışmalarını Yeni Çağ'a kadar olan (Bizans Devri Sonu) dönemiyle sınırlandırmıştır.

ABAKUS: Sütun başlıklarının en üstünde yeralan taş levhaya verilen ad. 
AEDILIS: Roma İmpatorluğu'nda kentin ekonomik ve polisiye işleriyle ilgilenen devlet memurlarına verilen ad. 
AGER PUBLICUS: Savaşlarda elde edilen kamu topraklarının adı.  
AGONOTHETES: Eski Yunanistan'da yarışmaların düzenlenmesinden sorumlu yöneticilere verilen ad. 
AGORA: Eski Yunanistan'da pazar yeri ya da antik kentin merkezine verilen ad. 
AKROPOL (Sitadel): Genellikle sur duvarlarıyla çevrili, bir saldırı anında koruma amaçlı kullanılabilen yukarı şehir. Bu kelime genellikle Antik Yunan yerleşimleri için kullanılır. Ancak bu nitelikleri taşıyan diğer yerleşimler de bu terimle adlandırılabilir. Kentin dini ve idari binaları genellikle bu bölümde yeralmaktadır. Özellikle M.Ö. V. yüzyıldan başlayarak tamamen kutsal yapılara ayrılmıştır. 
AKROTER: Alınlığın üst köşelerine yerleştirilen oyma bezemeler ve heykelciklere verilen ad. 
ALINLIK: Tapınağın ön yüzü boyunca ve çatı düzeyinde yer alan ikizkenar üçgen biçimli duvara verilen ad. 
ALLOGENLER: Eski Yunan kentlerinde yaşayan ve kölelerden daha fazla, fakat yurttaşlardan daha az haklara sahip olan kişilere verilen ad. 
ALTAR (Sunak): Tapınaklarda tanrılara adanan kurbanların kesildiği yere verilen addır. 
AMPHIKTYONES: Komşu kent devletlerinin biraraya gelmesiyle kurulmuş bulunan dinsel birliklere verilen ad. 
ANALEMMA: Bir tiyatroda cavea'yı iki yandan sınırlayan istinat (=destek) duvarına verilen ad. 
ANDRONITIS: Hellen evlerinde erkekler için ayrımış bölüme verilen ad.  
ANTA: Bir tapınakta naos yan duvarlarının ucunda yer alan pilastr'a verilen ad. Bir başka deyimle, tapınakların cella duvarlarının iki yanından ileriye doğru uzanan çıkıntıların ucunda yeralan, dörtgen planlı ve bir yanından duvara bitişik yarım sütunun adı. 
AOIDAS: Hymnos'ları yaratan ve şarkı gibi okuyan rahiplere verilen ad. 
APELLA: Sparta'da Halk Meclisi'ne verilen ad. 
APSIS: Bir mekanda yarım daire şeklinde yapılmış bölüm 
ARİ: Hint-Avrupa dil ailesinin, Hint-İran kolunu konuşan insanlara verilen ad. Bu terim bir bütün olarak, M.S. XIX. yüzyılın sonlarında, Hint Avrupa ırkı için kullanılmaya başlanmıştır. 
AREOPAGOS: Eski Yunanistan'da Soylular-Aristokratlar Meclisine verilen ad. 
ARKAİK DÖNEM: Eski Yunanistan'da M.Ö. VII.-VI yüzyıllara denk gelen döneme verilen ad. Bu dönemde Marksistlerin 'Köleci Toplum' adını verdikleri şehir-devletler (=poleis) kurulmuştur. 
ARKEOMETRİ: Fizik, kimya, biyoloji, botanik, zooloji ve jeofizik gibi bilimlerin, arkeolojik alanlarda gerçekleştirilen  uygulamalarına verilen addır. Örneğin, metal buluntulardan alınan örneklerin elektron mikroskopla incelenerek yapım tekniklerinin araştırılması, seramiklerin kesitlerinin alınıp, kullanılan kilin yatağının belirlenmesi, seramik kaplarda buluna mikroskopik miktardaki yemek kalıntılarının analiz edilip tanımlanması arkeometri biliminin işidir. Organik buluntuların tarihlendirilmesi için başvurulan 'Karbon 14' tarihleme yöntemi de arkeometrinin en önemli uygulamalarından biridir. 
ARKHITRAV (Baştaban): Sütunların üzerindeki üst yapının en alt elemanını oluşturan yatay bloklara verilen ad. Bir başka deyimle, saçaklığın kiriş görevi yapan en üst parçasının adı. 
ARKHON: M.Ö. VIII.-VII. yüzyıllarda kent devletlerinde siyasal yapılanmanın değişmesi sonucu seçimle işbaşına gelen yöneticilere verilen ad. Daha sonraları bu isim (Arkhon ya da Arkhont olarak),  Bizans İmparatorluğu'nda büyük toprak sahibi aristokratlar için kullanılmıştır.  
ARTABE: Üç Modii (modius=8,754 litre)'ye eşit olan Perslerin, Yunanlıların ve Mısırlıların küçük değer farklılıklarıyla kullandıkları bir kuru ürün ölçeğine verilen ad. 
AUCTORITES: Latince'de 'saygınlık' anlamına gelen kelime. 
AYRIŞKAN DİLLER: Çince ve İngilizce gibi, göreceli olarak az çekimi olan, fakat anlam aktarmak için büyük ölçüde sentaksa (=sözdizimi) ve sözcüklerin konumuna dayanan dillere verilen ad. 
BASILEUS: Kent devletlerinin ilk yıllarında Yunan krallarına verilen ad. 

BASTİYON: Tunç Devri ve Erken Demir Çağı kalelerinde, sur duvarlarına belirli aralıklarla yapılan gözetleme kulelerinin taban yapısına verilen ad. Bastiyon ve kurtinler, bir taraftan savunmayı kolaylaştırırken, diğer yandan da surların, üstündeki yüksek yapıların ağırlığına dayanmasını sağlardı. 

BELİRTEÇ: Hiyeroglif yazıda, bir sözcüğün sesini değil, anlamını belirleyen ögeye verilen ad. 

BEMA: Tiyatroda sahnenin önündeki platforma verilen ad. 

BİNDİRME KEMER (İng. Arch): Bir açıklığın iki yanındaki taşların, birbirlerinin üzerindeki her sırada biraz daha ileriye kaydırılarak, sonunda birbirlerine dokunacak şekilde yaklaştırılmaları sonucu oluşturulmuş kemere verilen ad. Bu kemerlerde taşan yüzeyler kesilip düzeltilirdi. 

BOIOTIA: Orta Yunanistan'da Tunç Çağı Dönemi'nde zenginliği ve gücü ile ünlü bölgeye verilen ad. En önemli kenti Thebai idi. 

BOULEUTERION: Eski Yunanistanda Senato binasına verilen ad. Aynı zamanda Boule'nin toplantı yeri  

BUCELLARI: Roma İmparatorluğu'nda bucella (=asker maaşı) alan silahlı birliklere verilen ad.  

BOULE: Kent devletlerinde danışma meclisine verilen ad. Bu görevinin yanısıra, parasal konular,savaş ve dış siyaset sorunlarıyla da uğraşan, Halk Meclisi'nde görüşülecek maddeleri hazırlayan etkin bir hükümet organıydı. Demosların nüfuslarına göre gösterdikleri belirli sayıda aday arasından seçilen üyelerden oluşurdu. 

BULUNTU (İng. Find): Arkeolojik kazılardan elde edilen insan elinden çıkma (İng. Artifact) taşınabilir eşyalara verilen isimdir. Seramik parçaları, heykeller, metal eşyalar buluntulara örnektir. 

CAPUT MUNDI: Latince'de dünyanın başkenti anlamına gelen sözcük. 

CARDO: Roma şehirciliğinde, kentin orta yerinde decumanus ile kesişen kuzey-güney caddesine verilen ad. 

CARTULARIUS: Kamuyu ilgilendiren anlaşma sözleşme benzeri belgeleri koruyan kilise görevlilerine verilen ad. Sonraları Papalık sarayında ve Bizans'ta yüksek bir memurluk konumuna gelmiştir.  

CAVEA: Bir tiyatroda izleyicilerin oturduğu kademeli bölüme verilen ad. Genellikle yamaçlara yaslanan cavea'ların biçimi, ilke olarak yarım yuvarlaktı. Ancak M.Ö. IV. yüzyıldan sonra, kimi tiyatrolarda cavea, tepeden analemma'ya doğru genişletilerek elip biçimini almıştır. Cavea, topografik özelliklere göre değişen, ancak genelde 26-27 derece olan bir açı yapardı. Düzlük alanlarda ise bu açı 10 dereceye inerdi. Cavea eğiminin araziye oranı 1 / 2:26.6'dır. 

CELLA: Tapınağın içinde tanrı heykelinin korunduğu kutsal bölüme verilen ad.  

CENOTAPHE: Ünlü kişilerin anısına dikilmiş fakat içine gömü yapılmamış boş mezar-anıtlara verilen ad. 

CENSOR: Roma'nın cumhuriyet olduğu dönemde, önceleri yurttaşların daha sonraları ise senatörlerin listelerini düzenleyen devlet memurlarına verilen ad.  

CENTURIA: 'Patrici' ya da 'Pleb', her sınıftan insanın servet dilimlerinin ölçüt olarak alınarak beş sınıfa ayrıldığı toplumsal ve askeri örgütlenme birimlerine verilen ad.  

CENTURION: Bir centuria'ya, yani 100 kişilk bölüğe komuta eden subaylara verilen ad.  

CIVITAS: Roma İmparatorluğu'nda duruma göre şehir ya da devlet anlamlarında kullanılmıştır. 

CIVITAS SENATUS: Roma İmparatorluğu'nda, kent sınırları içinde hukuken örgütlenmiş özgür insanlar  kuruluna verilen ad.  

CLIENT: Bir yurttaşın koruması altında bulunup ona hizmet etme yükümlülüğüyle bağlanmış, sığıntı ya da yanaşma konumundaki insanlara verilen ad.  

COLON: Roma İmparatorluğu'nda kuramsal olarak özgür ama fiilen işlediği toprağın kiracısı durumundaki köylü sınıfına verilen ad. Roma İmparatorluğu'nda ve daha sonraları Bizans'ta (=Doğu Roma İmparatorluğu) çiftçiler, 'bağımsız küçük mülk sahipleri', 'özgür kolonlar' ve 'sicilli kolonlar' (=coloni adscriptii) olmak üzere üçe ayılmıştı. 

COMES: Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerinde imparatorun maiyetinden bazı kişilere verilen ad. Daha sonraları bu ünvan 'Kontluk'a dönüşmüştür.  

COMITATENSES: Roma İmparatorluğu'nda bir savaş alanından diğerine kolaylıkla aktarılabilen seyyar birliklere verilen ad. 

COMITIA CENTURIATA: Roma'nın cumhuriyet olduğu dönemde, savaş ve barışa karar vermek ve 'Imperium' yetkisine sahip konsülleri seçmek de dahil olmak üzere 'Comitia Curiata'nın tüm yetkilerini elinde toplayan seçici meclise verilen ad.  

COMITIA CURIATA: Roma'nın krallık olduğu dönemde, yurttaşların curia'lar olarak katıldıkları, her curia'nın tek bir oy kullandığı, yasama yetkisiyle donatılmış ve kralı seçmekle görevli olan meclis.   

COMITIA TRIBUTA: Patrici ve Pleb yurttaşlardan oluşan ve 'Consillium Plebis'in yerini alan meclis. Bu mecliste oylama, diğer 'Comitia'larda olduğu gibi gruplar halinde yapılıyordu. 4'ü kentli 31'i köylü kökenli olan 35 kavmin her birinin tek bir oy hakkı vardı. Kırsal kavimlere yalnızca toprak sahiplerinin kaydolabilmesinden ötürü, bu mecliste de ağırlık zengin sınıfların elindeydi. M.Ö. 287 yılında 'Comitia Tribunata'nın kararlarının senatörler tarafından onaylanma zorunluluğu kaldırılarak senatoyla eşit bir konuma ve yasama erkine sahip olmasına karar verildi.  

CONCILLIUM PLEBIS: Roma'nın cumhuriyet olduğu dönemde Pleb (=Halk) kurulu yada halk konseyine verilen ad. M.Ö. 451 yılında yasa çıkarma yetkisini elde etmiştir.  

CONSUL: Roma'nın cumhuriyet olduğu dönemde, 'Comitiata Ceturiata' tarafından bir yıllığına seçilen ve 'Imperium' yetkisiyle donatılmış iki magistratus'tan herbirine verilen ad. Bizans döneminde görevleriyle yetkisi son derece sınırlı bir hale gelmiş, daha sonra önemini yitirerek yalnızca onursal bir ünvan olarak kalmıştır. 

CUNEUS: Bir tiyatroda cavea'nın merdivenlerle bölünmesi sonucu ortaya çıkan üçgen biçimli alanlardan herbirine verilen ad. 

CURIA: Latince kelime anlamı 'kardeşler topluluğu'dur. Roma İmparatorluğu'nda yerel meclis anlamında kullanıldığı gibi, Roma'nın krallık döneminde de 'Populus Romanus'u oluşturan kabilelerin bölündüğü birliklere(=fratri) bu ad verilmiştir. 

CURIALES: Civitas Senatus'ta, yaklaşık 100 dönüm araziye sahip ve o civitas'ın soylularını oluşturan curia üyelerine verilen ad. (Tekili, Curio)

CURIATA: Roma'nın krallık olduğu dönemde yurttaşların curia'lar olarak katıldıkları meclise verilen ad. Örneğin, Comitia Curiata Kralı seçmekle yükümlü olan meclisti. 

ÇEKİMLİ DİLLER: Yunanca, Latince ve Almanca gibi, anlamı aktarmak için büyük ölçüde çekimlere ya da sözcük biçiminin (morfoloji) değişimine dayanan dillere verilen ad. 

ÇİVİ YAZISI (İng.Cuneiform): Mezopotamya'da geliştirilen ve ıslak kile, çiviye benzer uçla bastırarak yazılan yazı sistemine verilen ad. 

ÇOKKÖKTENCİLİK (İng. Poligenesis): Özellikle insanları ve dillerin bir çok kökene bağlı olduğunu savunan inanca verilen ad. Tekköktencilik inancının tersi
DECUMANUS: Roma şehirciliğinde, kentin orta yerinde cardo ile kesişen doğu-batı caddesine verilen ad. 

DECURIA: Roma'nın krallık döneminde curia'ları oluşturan 10 kişilk gruplara verilen ad. Bu dönemde her boy içinde 10 decuria'lık 30 curia bulunurdu. 

DECURIONES: Roma'ya tabi kentlerin curia üyelerinin oluşturduğu soylular sınıfına verilen ad.  

DEİSTLER: XVII. ve XVIII. yüzyılda formel din kurallarını reddeden ve Tanrı'nın varlığının doğadan yola çıkılarak kanıtlanabileceğini savunan bir grup düşünüre verilen ad.  Hz. İsa'nın tanrısallığından kuşku duymaları onları Ariusçuluğa ve Üniteryanizm'e sevk etmiştir. 

DEME: Yunanca 'demos' kelimesinden gelmektedir. Eski Yunanistan'da sitelerin, özellikle Atina'nın yönetim bölgesine verilen bir addı. Bizans İmparatorluğu döneminde ise, Constantinopolis'te ve diğer büyük kentlerde halkın tuttuğu yarı siyasi-yarı askeri hiziplere bu ad verilirdi. 

DEMOKRATIA: Eski Yunanistan'da halk egemenliğine verilen ad. 

DEMOTİK: Dar anlamda Hiyeroglif'ten ve Hiyeratik'ten yüretilen yazıya verilen ad. Mısır'da M.Ö. VII. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Terim, aynı dönemde kullanılan dili tanımlamak için de kullanılır. 

DENDOKRONOLOJİ: Bir ağacın yaşını ve içinde yer aldığı ya da kullanıldığı arkeolojik ortamın zamanını belirlemek için ağaç halkalarından yararlanma yöntemine verilen ad. 

DETERMİNATİF: Eski Uygarlıklara ait yazıların çözümü sırasında yararlanılan ve genellikle çözülmüş çağdaş ya da komşu uygarlıkların dillerine ait sınırlayıcı kelimeler.



http://www.defineharitasi.com/
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol